İstanbul Esnafının Eski Fotoğrafları
Arşivlerde araştırma yaparken rastladığım fotoğraflar arasında en çok ilgimi çekenler sokak ve esnaf fotoğrafları. Bir öykü anlatan bu fotoğraflar, İstanbul tarihi sokak kültürüne dair ipuçları ile dolular. Çoğu hakkında fazla bir bilgi bulunmuyor. Kartpostal haline getirilmişse esnafın işine dair küçük bir not, fotoğrafçının imzası, bir de albüm numarası.
Bunların arasında Berggren'in İstanbul Çarşısı isimli fotoğrafına bakmaya doyamıyorum desem yeridir. Sadullah ve Cie Dükkanı'nın yüksek çözünürlüklü, cam negatif dönemine ait fotoğrafın 1870 ile 1920 yılları arasında çekilmiş. Dükkan çeşit çeşit lamba ve avize ile dolu, bir kaç tane de süslü nargile var. Cam vitrinlere kilitlenmiş eşyalar değerli olsa gerek. Önde hazeranlı bir thonet sandalye müşterinin rahat ettirilmesi için yerleştirilmiş. Ürünler, bana burasının bir hediyelik eşya dükkanı olduğunu düşündürecek kadar süslüler. Şapkası tüylü bir hanımefendi biraz sonra mağazaya girecek, satıcı büyük bir nezaketle oturması için yer gösterecek. Belki uygun kaçarsa bir ikramda bulunabilir. Hanımefendi yeni taşınan aile dostları için bir hediye soracak. Muhtemelen yeni gelmiş bir ürünü tercih edecektir. Berggren de bu dükkandan hoşlanmış olsa gerek. Nefis sokak ve manzara fotoğraflarından başka bir tek kahvehaneyi bulabildim.
Türk Kahve'sinde nargile ve sigara içerek tavla oynanıyor. En gözalıcı mobilya arkadaki aynalı dolap. Ortada nargile içmeyen bir genç var, sanki fotoğrafı çekildiği için çok heyecanlı. Elinde sigara tutan oyuncu ilk hamlesini yapacak rakibini bekliyor. Mekan çok eskimiş ama burası önceden duvarına bir İstanbul manzarası resmi yapılacak kadar önemli bir yermiş.
Haliç'te bir başka Kahvehane'ye gidelim. Deniz kenarında sadece kahvehane olarak yapılmış yüksek pencereli bu bina herhalde daha önemli kişilerin uğrak yeri. Tente işi bozsa da modern bir yapı, perdeler avrupai, beyefendiler acaba kayık sefasından sonra kahve keyfine mi geliyor?
Meydan berberlerine bakın, bir meydandayız, ağaç gölgesinden fazla uzaklaşmayalım. Müşteriler için kolçaklı ve minderli sandalyeler yerleştirilmiş. Önde sıra bekleyen amca sanki bekletilmekten huysuz. Bence fotoğrafa vurulan son rötüş sigarasının dumanı içindi.
Yine bir meydandayız, defterine not alan satıcı şerbetinin soğumasından endişeleniyor mudur bilmiyorum. Fotoğrafçıyı izleyen satıcı küfenin arakasına saklanmış köpeğe ekmeği kaptırdı mı uzun yıllar önce.
Kilburn'nün İstanbul dondurmacısı ayrı bir güzel. Dondurma satıcısının işine önem verdiği temiz ve süslü giysisinden belli. Çıngıraklı kutuya birbirinden süslü tabakları dizmiş. Abinin kardeşine dondurma yedirmesi ayrı bir sevimli. Ama bukleli güzel kızı bu kadar özenli giydirmişlerse abisinin babadan artan ayakkabıları, bir dizi yamalı diğeri sökük pantalonu kardeş olmadıklarını da düşündürtüyor. Fondaki kerpiç dükkan ilk yağmurda eriyecek gibi.
Karpuz satıcıları hala karpuzları böyle diziyorlar. Karpuzların altına serilmiş eğrelti otlarının kokusu burnuma geldi. Tüm satıcılarda fotoğrafçıya ters ters bakma huyu var galiba.
Amerikan Fırını, hakkında bilgi olan nadir fotoğraflardan. Vitrininde 6 dilde Amerikan Fırını yazan fotoğraf Ortaköy'de çekilmiş. İşgal altındaki şehirde ihtiyacı olanlara uluslararası yardım amacıyla açılmış bir dükkanmış.
Çömlekçi Kolyos'un fotoğrafında artık latin alfabesi kullanılmaya başlamış. Kolyos fotoğraf çekimi için çoluk çocuğa temiz giyinip gelin demiş belli. Ama çömleklere bakmak isteyen kadınların etrafı dağıtmasına izin verdiğini hiç sanmıyorum. Bunca özenle dizilmiş eşyanın tamamı yanlış bir hareketle kırılıp gider.
Zeynel Abidin'in Moda Terzihane'sinde iki çalışan beş bakan var. Yüzlerindeki gururlu ifadeden işlerinden memnun, gelecekten umutlu olduklarını hissettiriyorlar. Dükkana da "Allah izin verirse" tadilat yaptıracaklar.
Şekerci Dükkanı, 1777 yılında kurulmuş Ali Muhiddin Hacı Bekir Şekercisi. Bahçekapı'daki dükkan bazı değişiklikler olsa da hala yerinde. Sırf dükkanın içine girmeyi sevdiğim için bile, geçerken çeşit çeşit şeker alırım. Bu fotoğrafın yeri, dükkan hala sağlam olduğu için, bina döküntü bir durumda olmadığı için, sahipleri temiz pak, güleryüzle poz verdikleri ve de ayaklarının dibindeki kedi için daha özel.
Son fotoğrafım kurban pazarı. O zaman İstanbul devasa kurban pazarlarının tezek kokusu ile doluyor muydu bilmiyorum ama parke taşlı geniş cadde öyle sıradan bir ara sokak değil. Life dergisi için İstanbul'da fotoğraflar çekmiş Margaret Bourke'un öyküsü fotoğraftan daha ilginç. Life dergisinin 4 kadrolu fotoğrafçısından biri, üstelik Life dergisinin ilk kadın fotoğrafçısı. Hayatında bir çok ilk olan bu kadının İstanbul fotoğraflarından çıkacak daha çok öykü var.
Comments