top of page

CLIFTON YALISI, Boğaziçi Kraliçesi


Clifton Yalısı restorasyonu sırasında kaynak olarak kullandığım Boğaziçi Büyüsü adlı kitaptan Yalılardaki yaşam kültürü ve Clifton Yalısının son günlerini anlatan bir alıntıdır: “O zamanlar İstanbul’da, Rusların Türkiye’yi işgal tehditlerini gerçekleştirecekleri kuşkusu vardı. Çünkü 1876’da Yeşilköy’e geldiklerinde, şehre girmeleri zor önlenmişti. Biz çocuklar için, posta işlerinde kullanılan Rus gönüllü filosunun bir gün Boğaz kıyılarını bombalayıp, evimizi yıkma ihtimali sürekli bir kâbustu. Bu yüzden, kendimizi subay ve erlere sevdirip, bir savaş sırasında neresini bombalarlarsa bombalasınlar, evimizi bağışlamalarını sağlamak amacıyla bir düzen kurduk. Fırtınalı gecelerde Clifton Yalısı’nın önünden geçen Rus gemilerine mutlaka el sallıyorduk. Sanki denizciler de bu kapalı anlaşmanın havasına girmişlerdi. Çünkü kısa zamanda Rus gönüllü filosunun gemileri Karadeniz’in korkunç fırtınalarını göğüslemek üzere geçip giderlerken, balkona çıkıp el sallamamız için gelişlerini üç kısa düdük sesiyle haber vermeyi âdet edinmişlerdi.

Ne var ki, bu âdet kısa sürede her milletin bütün gemilerinin ve en sonunda da Büyük Kuvvetlerin muhafız gemilerinin subayları tarafından da benimsendi. Bu hal komşularımızın başına dert oldu ve ailemiz, geçen gemilere el sallamamızı yasaklayıncaya kadar sürdü. Kızkardeşimle ben, korkunç düş kırıklığına uğramıştık. Feryat eden düdük seslerini, tiz sirenleri duyup, işaretlerine cevap olarak görünmemek çok acıklıydı. Ama selamımızı dört gözle bekleyen ve onu yolculukları için bir uğur sayan Rus denizcileri, Rus elçisine bir heyet yollayarak, bizim balkonda yeniden görünmemiz için, onun aracılık etmesini istediklerinden, ailemizin yasağı çok sürmedi. Elçi, Monsieur de Nelidoff, Rus donanması adına ailemle bizzat görüşüp, bizim için izin aldığı zaman çok sevindik. O günden sonra, hem Monsieur Nelidoff, hem de Büyükelçi Monsieur de Zenovieff, yalımızın önünden geçerlerken, subaylar selam verip, İmparatorluk sancağını üç kez arya ederler, şapkalarını çıkarıp selama dururlardı. Daha sonraları, muhafız gemileri istisnasız, bayrakla selamlama âdetlerine katıldılar ve savaş gemilerinin sivilleri böyle selamlayıp selamlayamayacakları konusunda, hararetli bir tartışma başladı ama, Tavrus isimli bir Avusturya muhafız gemisinden Yüzbaşı Betts ve Yüzbaşı Burgomaster tarafından kesin olarak çözümlendi. Gemilerinde, başına taç giydirilmiş, siyah bir kedi resmi işlenmiş uçuk mavi renkte ipek bir bayrak yaptırıp, “Boğaziçi Kraliçesi” olarak bana takdim ettiler. Balkondaki sancak direğine çektikleri bayrağı, gemiler yaklaşırken arya edip, yeniden toka etmemi öğütlediler. Onlar da denizcilik geleneklerine uygun şekilde karşılık vereceklerini vaat ettiler. Ömrüm boyunca, savaş gemilerinin sancakla selam vermeleri hakkındaki tartışmaya son veren bu solmuş küçük mavi bayrağı saklarım.

Çocukken, başlattığımız ve kızkardeşlerim İngiltere’ye döndükten sonra 1907’de kendim de ayrılıncaya kadar sürdürdüğüm bu geleneğin, çok dokunaklı bir sonu vardır. Savaştan sonra, Sir Robert Paul ile evlenen Eveline Whitaker Türkiye’ye dönüşünde, Kandilli’den geçerken, Rus vapuru Oleg’in eskiden evimizin bulunduğu yerde düdüğünü öttürdüğünü duyup, savaş sırasında yanan Clifton Yalısı’nın enkazına selam olarak, sancağını üç kere arya edip yeniden yerine çektiğini görerek çok duygulanmıştı.”

Kaynak:Twenty-six years on the Bosphorus/Boğaziçi Büyüsü– Dorina L. Neave – Grayson & Grayson – London 1933

Arşiv
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
Kategoriler
bottom of page